. Zekât taksitle ödenebilir mi? Zekât taksitle ödenebilir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Zekât taksitle ödenebilir mi?" sorusuna cevabı... Zekât, vekâlet, havale, EFT vb. yollarla ödenebilir mi? Zekât, vekâlet, havale, EFT vb. yollarla ödenebilir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Zekât, vekâlet, havale, EFT vb. yollarla ödenebilir mi?" sorusuna cevabı... 26 1 8 1 yıl önce onlinevaaz Zekât vermenin belirli bir zamanı var mıdır? Zekât vermenin belirli bir zamanı var mıdır? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “Zekât vermenin belirli bir zamanı var mıdır?" sorusuna cevabı... 50 0 9 1 yıl önce onlinevaaz Vadeli alacağa dair bir çek veya senet zekât olarak verilebilir mi? Vadeli alacağa dair bir çek veya senet zekât olarak verilebilir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Vadeli alacağa dair bir çek veya senet zekât olarak verilebilir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Alacağın zekâtını vermek gerekir mi? Alacağın zekâtını vermek gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Alacağın zekâtını vermek gerekir mi?" sorusuna cevabı... 31 2 15 1 yıl önce onlinevaaz Gayrimeşru yolla sağlanan kazançtan zekât vermek gerekir mi? Gayrimeşru yolla sağlanan kazançtan zekât vermek gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Gayrimeşru yolla sağlanan kazançtan zekât vermek gerekir mi?" sorusuna cevabı... 30 1 10 1 yıl önce onlinevaaz Vergi, zekât yerine geçer mi? Vergi, zekât yerine geçer mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Vergi, zekât yerine geçer mi?" sorusuna cevabı... 23 1 7 1 yıl önce onlinevaaz Ekilmesi için başkasına verilen tarlanın öşrü kim tarafından verilir? Ekilmesi için başkasına verilen tarlanın öşrü kim tarafından verilir? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Ekilmesi için başkasına verilen tarlanın öşrü kim tarafından verilir?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Ürün elde etmek için yapılan masraflar, öşür verilirken dikkate alınır mı? Ürün elde etmek için yapılan masraflar, öşür verilirken dikkate alınır mı?İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Ürün elde etmek için yapılan masraflar, öşür verilirken dikkate alınır mı?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Telef olan ürünün öşrünün verilmesi gerekir mi? Telef olan ürünün öşrünün verilmesi gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Telef olan ürünün öşrünün verilmesi gerekir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Kamış ve ot gibi kendiliğinden yetişen ürünler için öşür gerekir mi? Kamış ve ot gibi kendiliğinden yetişen ürünler için öşür gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Kamış ve ot gibi kendiliğinden yetişen ürünler için öşür gerekir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Çay ve pancar gibi ürünlerden zekât vermek gerekir mi? Çay ve pancar gibi ürünlerden zekât vermek gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Çay ve pancar gibi ürünlerden zekât vermek gerekir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Toprak ürünlerinin zekâtı nasıl verilir? Toprak ürünlerinin zekâtı nasıl verilir? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Toprak ürünlerinin zekâtı nasıl verilir?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Öşür ne anlama gelir, dinî dayanağı nedir? Öşür ne anlama gelir, dinî dayanağı nedir? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Öşür ne anlama gelir, dinî dayanağı nedir?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Şirket ortakları nasıl zekât verirler? Şirket ortakları nasıl zekât verirler? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Şirket ortakları nasıl zekât verirler?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Hisse senetleri için zekât vermek gerekir mi? Hisse senetleri için zekât vermek gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Hisse senetleri için zekât vermek gerekir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz
Üretim araçları için zekât vermek gerekir mi? Üretim araçları için zekât vermek gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Üretim araçları için zekât vermek gerekir mi?" sorusuna cevabı... Emlakçı, kendi mülkiyetindeki gayrı menkullerin zekâtını vermekle yükümlü müdür? Emlakçı, kendi mülkiyetindeki gayrı menkullerin zekâtını vermekle yükümlü müdür? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Emlakçı, kendi mülkiyetindeki gayrı menkullerin zekâtını vermekle yükümlü müdür?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Hayvanların zekâtı, para olarak da verilebilir mi? Hayvanların zekâtı, para olarak da verilebilir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Hayvanların zekâtı, para olarak da verilebilir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Kadınların, ziynet eşyasından zekât vermeleri gerekir mi? Kadınların, ziynet eşyasından zekât vermeleri gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Kadınların, ziynet eşyasından zekât vermeleri gerekir mi?" sorusuna cevabı... 34 3 18 1 yıl önce onlinevaaz Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar? Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Farklı ayarda altını bulunan kimse zekâtını nasıl hesaplar?" sorusuna cevabı... 31 0 16 1 yıl önce onlinevaaz Altın ticareti yapan bir kimse zekâtını nasıl verir? Altın ticareti yapan bir kimse zekâtını nasıl verir? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Altın ticareti yapan bir kimse zekâtını nasıl verir?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Kâğıt paraların/banknotların zekâtı verilir mi? Kâğıt paraların/banknotların zekâtı verilir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Kâğıt paraların/banknotların zekâtı verilir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir mi? Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir mi?İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Ticaret malının zekâtı kendi cinsinden ödenebilir mi??" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Ticaret malının zekâtı nasıl hesaplanır? Ticaret malının zekâtı nasıl hesaplanır? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Ticaret malının zekâtı nasıl hesaplanır?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Ticaret veya yatırım amaçlı alınan taşınmaz mallar için zekât vermek gerekir mi? Ticaret veya yatırım amaçlı alınan taşınmaz mallar için zekât vermek gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Ticaret veya yatırım amaçlı alınan taşınmaz mallar için zekât vermek gerekir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Kira gelirleri zekâta tâbi midir? Kira gelirleri zekâta tâbi midir?İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Kira gelirleri zekâta tâbi midir?" sorusuna cevabı... 0 0 5 1 yıl önce onlinevaaz Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap miktarına ulaşırsa zekât vermesi gerekir mi? Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap miktarına ulaşırsa zekât vermesi gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Bir öğrencinin burs olarak aldığı para nisap miktarına ulaşırsa zekât vermesi gerekir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Büluğ çağına ermemiş zengin çocukların malından zekât vermek gerekir mi? Büluğ çağına ermemiş zengin çocukların malından zekât vermek gerekir mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Büluğ çağına ermemiş zengin çocukların malından zekât vermek gerekir mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir? Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Babası ile birlikte oturan kimse zekât ile mükellef midir?" sorusuna cevabı... 27 1 12 1 yıl önce onlinevaaz İhtiyaç için kullanılan araç-gereç ve malzemelere zekât düşer mi? İhtiyaç için kullanılan araç-gereç ve malzemelere zekât düşer mi? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ İhtiyaç için kullanılan araç-gereç ve malzemelere zekât düşer mi?" sorusuna cevabı... 0 0 0 1 yıl önce onlinevaaz Zekât hesaplanırken hangi borçlar düşülür? Zekât hesaplanırken hangi borçlar düşülür? İşte Din İşleri Yüksek Kurulu'nun “ Zekât hesaplanırken hangi borçlar düşülür?" sorusuna cevabı... 40 2 15 1 yıl önce onlinevaaz
Fetva Meclisi Hz Peygamber ve Kardeşlik Ahlakı ile ilgili vaaz Sevgi varken nefret niye, / Barış varken savaş niye/ Kardeşlik varken didişmek niye / Dostluk varken düşmanlık niye / Hoşgörü varken bağnazlık niye,/ Özgürlük varken tutsaklık niye, / Adalet varken, haksızlık niye? Hacı Bektaş Veli 1441. Yıldönümünü kutladığımız alemlere rahmet olarak gönderiler Hz. Muhammed Mustafa doğumu vesilesiyle 1989 yılından beri Anmaktan Anlamaya şiarıyla kutlana gelen kutlu doğum haftasının bu seneki konusu Hz Peygamber Kardeşlik Ahlakı Ve Kardeşlik Hukuku dur. Bizlerde bu sohbetimizde İslam kardeşliği üzerinde durmaya, kardeşliğimizi pekiştirmeye ve kardeşler olarak üzerimize düşen görevleri yeniden hatırlamaya gayret göstereceğiz. Kainatı ve kainatta var olan her şeyi yaratan Allah’tır. Yaratılmış varlıklar arasında insanın özel ve şerefli bir yeri vardır. İnsanı diğer varlıklar arasında şerefli kılan, Allah’ın yarattığı esnada ona üflediği ilâhî ruh’tur. Allah insanı ahsen-i takvîm üzere yaratmıştır. Boyunun düzgünlüğü, endamının eşsizliği, akıl, irfan ve düşünce sahibi, konuşan, yazan, sanat kabiliyeti olan bir varlık oluşu, güzeli çirkinden, hayrı şerden ayırabilme özelliği, Yeryüzünde halife tayin edilmesi, Peygamberler ve kitaplar gönderilmesi, ilahi emanetin yüklenmesi Ve yaptıklarından da sorumlu tutulması gibi daha pek çok üstünlük insana verilmiştir. Allah, insanı yeryüzünde halife yapmakla ona şeref ve değer bahşetmiştir. İnsan bu özelliği ile, yüce yaratıcının sayısız nimetlerinden yararlanıp, O’na kulluk ve şükür halinde bulunacaktır. İnsanın yaratılış gayesi de budur. Kısaca insanın görevi, Allah’ın iradesi doğrultusunda hareket etmek ve mutlu olmaktır. Allah Teala yaratmış olduğu insana inanma, inancına göre yaşama, birlik ve beraberlik içerisinde olma, yaşama ve yaşatma, müminlerle kardeş olma gibi bir takım dini, dünyevi, uhrevi sosyal haklar ve görevler vermiştir. Bu hak ve görevlerin en önemlilerinden birisi kardeşliktir. Kardeş Aynı anne ve babadan doğan veya ortak değerlere sahip olan kimseler demektir. Arapça’da ahi kelimesiyle karşılanmaktadır. Kardeşler, arkadaşlar anlamına gelen ihve ve ihvân kelimeleri ise ahi kelimesinin çoğuludurlar. Nesep kardeşliğinin dışında bir de ayın dine veya dünya görüşüne mensup olmayı ifade eden akide kardeşliği söz konusudur. İslâm dininde kardeşlik, bütünüyle akide temeline dayanmaktadır. Mehmet METİNER, Şamil İslam Ansiklopedisi Allah Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ اِخْوَةٌ فَاَصْلِحُوا بَيْنَ اَخَوَيْكُمْ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ "Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah’tan korkup sakının umulur ki esirgenirsiniz" el-Hucurat 49/10. Âyeti kerimeden de açıkça anlaşılacağı üzere, ancak iman bağıyla bir araya gelenler kardeş olarak kabul edilmektedirler. Buna göre yeryüzünün neresinde yaşıyor, hangi dili konuşuyor, hangi kavme mensup, hangi renge sahip olurlarsa olsunlar bütün Mü’minler birbirlerinin kardeşleridirler yani birbirlerinin sadık dostlarıdırlar. Kısaca çerçevesini çizmeye çalıştığımız kardeşlik esas itibarıyla 6 gruba ayrılır 1. Nesep Kardeşliği 2. Kan Kardeşliği 3. Gurup-Kabile Kardeşliği 4. Siyasi Kardeşlik 5. Ahret Kardeşliği 6. Din Kardeşliği 7. İnsanlık Kardeşliği Biz burada din kardeşliği üzerinde duracağız. Ayet ve hadisler ışığında kardeşliği anlamaya ve birbirimize karşı olan görevlerimizi yeniden düşünmeye çalışacağız. KARDEŞLİĞİN ÖNEMİ وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا وَاذْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ كُنْتُمْ اَعْدَاءً فَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَاَصْبَحْتُمْ بِنِعْمَتِهٖ اِخْوَانًا وَكُنْتُمْ عَلٰى شَفَا حُفْرَةٍ مِنَ النَّارِ فَاَنْقَذَكُمْ مِنْهَا كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِهٖ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ Hep birlikte Allah’ın ipine İslâm’a sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. Âli Imrân suresi 103. Ayet Kıymetli kardeşlerim Kardeşlerin arasını Allah birleştirmiştir وَاَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ لَوْ اَنْفَقْتَ مَا فِى الْاَرْضِ جَمٖيعًا مَا اَلَّفْتَ بَيْنَ قُلُوبِهِمْ وَلٰـكِنَّ اللّٰهَ اَلَّفَ بَيْنَهُمْ اِنَّهُ عَزٖيزٌ حَكٖيمٌ Ve Allah, onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir. Enfâl suresi 63. ayet وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُولٰئِكَ مَعَ الَّذٖينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّٖنَ وَالصِّدّٖيقٖينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِحٖينَ وَحَسُنَ اُولٰـئِكَ رَفٖيقًا Kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır! NİSA suresi 69. ayet Müminler binanın yapı taşları gibidirler, birbirlerini tamamlarlar Ebu Musa radıyAllahu anh’nın rivayetine göre Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur المُؤمِنُ لِلمؤمنِ كَالبُنْيَان يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضاً Mü’minin mü’mine karşı durumu, bir parçası diğer parçasını sımsıkı kenetleyip tutan binalar gibidir. Nesâî, Zekât 66 Binanın yapı taşlarında kırılmalar, çatlaklar oluşmaya başladığında bu kırılma ve çatlamalar sadece o parçayı değil bütün binayı da etkileyebilir. Dolayısıyla İslam ile kardeş olduğumuzu unutmadan kardeşlerimizdeki kırılma ve çatlamaları kardeşlik çerçevesi içerisinde tamir etmek durumundayız. Unutmayalım ki Mümin müminin aynasıdır buyuruyor efendimiz … المُسْلِمُ أخُو المُسْلِمُ لاَ يَخْذُلُهُ وَلاَ يَكْذِبُهُ وَلاَ يَظْلِمُهُ. إنَّ أحَدَكُمْ مِرْآةُ أخِيهِ، فإن رَأى بِهِ أذَى فَلْيُمِطْهُ عَنْهُ. "…Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz, kardeşinin aynasıdır, onda bir rahatsızlık görürse bunu ondan izale etsin." Müslim, İman 95 Müslümanlar Hangi ırktan, hangi renkten, hangi bölgeden, hangi kavimden ve hangi dilden olursa olsun, katıksız iman kardeşidirler. Onlar Rabb olarak Allah`a, din olarak İslâma`a ve önder olarak Resulullah Muhammed sav’e Katıksız iman etmişlerdir. Bundan dolayı kardeşler olmuş ve İslam Milletinin mensupları haline gelmişlerdir. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bu vahdet bayrağı altında birleşen mü’minler aynı milletten olup sanki bir vücudun organları gibidirler. Hepsi iman bağıyla birbirine bağlanmış, kopması mümkün olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmışlardır. مَثَلُ المُؤْمِنِينَ في تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعاطُفِهِمْ مَثَلُ الجَسَدِ إذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالحُمَّى. Numan b Bişri ra’ ın rivayetiyle şöyle buyuroyur Rasulullah sav Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar. Buhârî, Edeb 27 Sevgisizlik, merhamet yoksulluğu ve şefkatsizlik, acı veren ve insanı ateşler içinde yakıp kavuran bir hastalık gibidir. Vücut uzuvları bir gün kendi aralarında toplantı yaptılar. Hepsi mide için çalıştıklarından şikayetçidirler. Mide hiçbir şey yapmıyordu ve onlar olmadan da hiçbir şey yapamazdı diye düşünüyorlardı. Oldukça sinirliydiler. Toplantının sonunda organlar artık midenin isteklerini yerine getirmemeye karar verdiler. Göz, ben bundan sonra seçmeyeceğim; eller tutmayacağım; ağız, gıdaları kabul etmeyeceğim; dişler, çiğnemekten vazgeçeceğim; ayaklar, mide için adım atmayacağım diyerek kararlarını ifade ettiler. Dediklerini yaptılar ve mideyi boş bıraktılar. Fakat aradan çok geçmemişti ki, gözler bulanmaya, eller titremeye, ağız kurumaya, dişler çürümeye, ayaklar takatsiz kalmaya başladı. Görünen o ki, mide onlarsız hayatını sürdüremese de, onlar da midesiz yaşayamayacaktı. Bir vücudu meydana getiren bütün uzuvların bir biri için çalıştığını ve böyle bir birliktelik olmadan yaşayabilmenin mümkün olmadığını anladılar. Demek ki, herkes birbiri için çalışıyordu ve her uzvun eksikliği hissedilecekti. Milletler ve hatta insanlık, bir tek vücut gibidir. İnsanlar ve kurumlar o vücudun sıhhati, gelişip ilerlemesi herkesin üzerine düşeni yapması ile mümkündür. Yoksa huzursuzluk, kokuşma, çürüme, anarşi ve gerileme başlar. Hiç kimse halinden memnun olmaz, hiç kimse tek başına hakiki saadeti yakalayamaz. Gerçek manada imanın lezzetini yaşamak için efendimiz bizlere 3 hususu bildiriyor ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ بِهِنَّ حَلاَوَةَ الإِيَمَانِ أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا ، سِواهُما ، وأَنْ يُحِبَّ المَرْءَ لا يُحِبُّهُ إِلاَّ للَّهِ ، … » Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar Allah ve Resûlünü, bu ikisinden başka herkesten fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. … Buhârî, Îmân 9 Sevgi, yaratılıştan sahip olduğumuz bir duygudur. Herkes birşeyleri sever. Sevgi insana kafa, kalb ve karnından nüfûz edilebilir. Kalbi kazanılmış ya da kalbini kaptırmış insan, sevdiğinin mecnûnudur. Allah için sevmek bir anlamda sevgiye, sevgiden başka karşılık tanımamaktır. İşte bu anlamdaki sevgi, imana derinlik ve zevk katmaktadır. İnsan da imanın tadını böylece tatmaktadır. Sevgide ölçüyü kaçırmak, insan için aklını yitirmek kadar kötü neticeler doğurabilir. Gönlünü ağyâra kaptırmış bir kişi, düşman istilâsına uğramış ülke gibidir. Hiçbir yerinde, hiç bir köşesinde huzur yoktur. İman izzetine ters düşen bir sevgi, mümini kendi kendisini inkara götürür. Bu da imanı ortadan kaldırır. İman olmayınca onun tadından bahsetmek zaten mümkün değildir. قالَ اللَّهُ تعالى وَجَبَتْ مَـحبَّتِي لِلْمُتَحَابِّينَ فيَّ ، والمُتَجالِسِينَ فيَّ ، وَالمُتَزَاوِرِينَ فيَّ ، وَالمُتَباذِلِينَ فيَّ » Allah Teâlâ, Sırf benim için birbirini seven, benim rızâm için toplanan, benim rızâm uğrunda birbirini ziyaret eden ve sadece benim rızâm için sadaka verip iyilik edenler, benim sevgimi hakederler buyurmuştur. Riyazüss salihin 383 Bir başka hadislerinde efendimiz kardeşini sevmeye mukabil Allahın büyük mükafat takdir etmiş olduğunu şöyle ifade etmiştir … ورَجُلان تَحَابَّا في اللَّهِ اجْتَمَعَا عَلَيْهِ ، وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِ … » Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır … Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan … Buhâri, Ezan 36, Zekât 16, Rikak 24, Hudûd 19; Müslim, Zekât 91 إن اللَّه تعالى يقولُ يَوْمَ الْقِيَامةِ أَيْنَ المُتَحَابُّونَ بِجَلالِي ؟ الْيَوْمَ أُظِلُّهُمْ في ظِلِّي يَومَ لا ظِلَّ إِلاَّ ظِلِّي » Nerede benim rızâm için birbirlerini sevenler? Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim buyurur. Riyazüss salihin 378 Allah rızâsı için birbirlerini seven, başka hiçbir maksat taşımayan, bir araya gelmeleri Allah için, şayet ayrılacaklarsa ayrılıkları yine Allah için olan yani bir arada iken de ayrı iken de Allah için duydukları sevgiyi muhâfaza eden iki insan, sanki bir anlamda yekdiğerini Allah’ın emirlerine muhâlefetten korumaktadır. Onların bu birbirlerini Allah için sevmeleri ve dostluklarını bu çizgide birbirlerine yardımcı olarak geçirmeleri, âhirette her ikisinin birden ilâhî koruma altına alınmaları ile ödüllendirilecektir. Aynı dili kullananlar değil, aynı duyguları paylaşanlar daha iyi anlaşırlar. Mevlana Din kardeşliği, yer yüzündeki mü’minlerin zaman, mekan ve mesafe mefhumlarını dikkate almaksızın birbirinin sevinç ve kederini paylaşması, onların huzur ve saadetini kendi huzuruna tercih etme asaletidir. وَاعْبُدُوا اللّٰهَ وَلَا تُشْرِكُوا بِهٖ شَيْپًا وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا وَبِذِى الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينِ وَالْجَارِ ذِى الْقُرْبٰى وَالْجَارِ الْجُنُبِ وَالصَّاحِبِ بِالْجَنْبِ وَابْنِ السَّبٖيلِ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ مُخْتَالًا فَخُورًا Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. Nisa 4/36 Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerde birbirinin kardeşi olarak bildirilen ve aynı nurla boyanmış, aynı potada eriyip aynı kalıpta şekillenmiş bulunan kimseler, tek bir kalp ve beyin gibidirler. Birinin derdi hepsinin ortak ızdırabı, birinin sevinci diğerlerinin müşterek saadeti olur. Şarktaki bir müslümanın başı ağrısa, garptaki müslüman bundan müteessir olur. kardeşlik vaaz, islamda kardeşlik vaaz, kardeşlik ile ilgili vaaz
ZEKAT İBADETİ VE SOSYAL YARDIMLAŞMA[1] Sözlükte artma, çoğalma, temizlik, bereket, iyi hal ve övgü gibi anlamlara gelen zekat, dînî bir terim olarak, belirli bir malın bir kısmının Allâh rızası için muayyen kişilere verilmesi demektir. İslâm’ın beş temel esasından biri olan zekat, hicretin ikinci yılında Medîne’de farz kılınmıştır. Akıllı, ergenlik çağına ulaşmış ve hür Müslüman, temel ihtiyaçlarından fazla olarak nisap miktarı artma özelliği taşıyan mala sahip ve bu malını elde etmesinin üzerinden bir yıl geçmiş ise, zekat ile mükelleftir. Yüce Allah, أقيموا الصلاة وآتوا الزكاة “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin...” Bakara, 2/43,[2] Peygamberimiz ise, بني الإسلام علي خمس شهادة أن لا آله الا الله وأن محمدا رسول الله وإقام الصلاة و إيتاء الزكاة و الحج و صوم رمضان “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur. Allâh’tan başka ilah bulunmadığına, Muhammed’in Allâh’ın Resulü olduğuna şahadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak” buyurmuştur. [3] Namaz, oruç gibi bedenî ibadetler, Allâh’ın ihsan ettiği hayat ve sıhhat gibi nimetlerin şükrü; zekat ve sadaka-i fıtır gibi mali ibadetler ise mal nimetinin şükrüdür. Zekatın Önemi Zekat, Kur'ân ve hadislerde çok defa namazla birlikte zikredilmektedir. Bu da, zekatın dinimizdeki yerini ve namaz ile zekat arasındaki kuvvetli bağı göstermektedir. Kişinin Müslümanlığı ancak bu iki farzı yerine getirmekle olgunluğa erişir. Nitekim Yüce Allâh, hidayete ermenin ve ahirette müjdelenen mükafata nail olmanın namaz ve zekatla olacağına işaret etmiş, Kur'ân-ı Kerim’in, namazı kılan, zekatı veren ve ahirete kesin olarak inanan müminlere müjde ve hidayet rehberi olduğunu haber vererek bu ibadetin önemini ortaya koymuştur Neml 27/2-3. Zekat vermek, "muttakî" ve "muhsin" müminlerin vasıflarındandır. Kur'ân-ı Kerim’de kurtuluşa erecek müminlerin özellikleri sayılırken; والذين هم للزكاة فاعلون “Onlar zekat verecek hale gelmek için çalışan kimselerdir" buyurulmaktadır Mü’minun 23/1-4. Müminlerin vasıflarına işaret eden diğer bir ayette ise, إنما وليكم الله ورسوله والذين آمنوا الذين يقيمون الصلاَة ويؤتون الزكاة “Sizin dostunuz ancak Allâh, Onun elçisi, namazını dosdoğru kılan, zekatını veren mümin kimselerdir...” buyurulmaktadır Maide 5/55. Buna karşılık Kur'ân’da müşriklerin vasıflarından birinin, zekat vermemek olduğu haber verilmektedir .وويل للمشركين. الذين لا يؤتون الزكاة وهم بالآخرة هم كافرو “Yazıklar olsun o müşriklere ki, onlar zekat vermezler ve ahireti de inkar ederler.” Fussilet 41/6-7. Zekat, geçici olan malı, kalıcı yapmanın en güzel yoludur. Kişinin dünyada elde ettiği malların tamamı, ya harcanıp yok olacak veya mirasçılarına kalacaktır. Yalnız, Allâh yolunda harcadıkları zayi olmayacak; bu dünyada kalmayıp ebedî olacaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, يقول ابن آدم مالي مالي قال وهل لك من مالك إلا ما أكلت فأفنيت، أو لبست فأبليت، أو تصدقت فأمضيت “İnsanoğlu malım, malım’ der durur. Halbuki senin malın; sadece yiyip tükettiğin veya giyip eskittiğin, ya da sadaka olarak verip kalıcı yaptığındır” buyurmuştur.[4] Bu sebeple Kur'ân’da, آمنوا بالله ورسوله وأنفقوا مما جعلكم مستخلفين فيه فالذين آمنوا منكم وأنفقوا لهم أجر كبير “Allâh’a ve Resulüne iman edin ve sizi üzerinde tasarrufa yetkili kıldığı maldan, Allâh yolunda harcayın. İçinizden iman edip de Allâh yolunda harcayanlar var ya onlar için büyük bir mükafat vardır” buyurulmaktadır Hadîd 57/7. Hz. Peygamber, muhtaçlara yardım etmenin mükafatının büyüklüğünü haber verdiği bir hadislerinde, ما تصدق أحد بصدقة من طيب، ولا يقبل اللَّه إلا الطيب، إلا أخذها الرحمن بيمينه وإن كانت تمرة. فتربوا في كف الرحمن حتى تكون أعظم من الجبل. ويربيها له كما يربي أحدكم فلوه أو فصيله “Bir kişi temiz helal olan malından sadaka verirse -Allah sadece temizi kabul eder- bir tek hurma bile olsa Rahman onu sağ eline alır ve sizin bir buzağıyı veya tayı büyüttüğünüz gibi onu, dağdan daha büyük oluncaya kadar büyütür” buyurmaktadır.[5] Başka bir hadisinde de, fakirlere yardım elini uzatmanın Allâh’ın rızasına vesile olacağını haber vererek, إِن الصدقَةَ لتطفيء غضب الرب وتدفع ميتَةَ السوء “Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder” buyurmuştur[6]. Zekatın Ahlaki Yönü Zekatın ibadet manasının yanında, yüce insanî hedefleri, üstün ahlâkî değerleri ve iktisadî gayeleri vardır. Kur'ân-ı Kerim’de خذ من أموالهم صدقة تطهرهم و تزكيهم بها و صل عليهم إن صلاتك سكن لهم والله سميع عليم “Onların mallarından, kendilerini temizleyeceğin, arıtıp yücelteceğin bir sadaka al ve onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah işitendir, bilendir” buyrulmaktadır Tevbe, 9/103. Ayette geçen temizliğin, bireysel arınma, toplumsal arınma ve malın temizlenmesi şeklinde üç boyutu vardır. Zekat kişinin, cimrilik, bencillik gibi kötü huylardan arınmasına vesile olur. Cimrilik, kişinin sahip olduklarından yalnız kendisi yararlanıp başkalarına hiç kaptırmama duygusudur. Kişi bu duygunun esiri olması halinde, yalnız kendini düşünür, bütün değerlerini bu duygulara kurban edebilir. Cimrilikle hırsın birleşmesi ise büyük bir felakettir. Sevgili Peygamberimiz, إياكم والشحَّ؛ فإِنما هلك من كان قبلكم بالشح أمرهم بالبخل فبخلوا، وأمرهم بالقطيعة فقطعوا، وأمرهم بالفجور ففجروا “Nefsin hırs ve cimriliğinden sakının. Çünkü sizden öncekiler hırs ve cimrilikleri sebebiyle helak olmuşlardır. Bu duyguları kendilerine emrettiği için, cimri kesilmişler, akrabalık bağlarını kesmişler ve bozgunculuk çıkarmışlardır”[7] buyurmuştur. Benzer bir hadiste, اتقوا الظلم. فإن الظلم ظلمات يوم القيامة. واتقوا الشح فإن الشح أهلك من كان قبلكم. حملهم على أن سفكوا دماءهم واستحلوا محارمهم “Zulümden sakının. Çünkü zulüm kıyamet günü karanlıklar olacaktır. Nefsin hırs ve cimriliğinden sakının. Çünkü sizden öncekiler hırs ve cimrilikleri sebebiyle helak olmuşlardır. Bu duyguları kendilerini kan dökmeye ve haramlarını helal kılmaya sevk etmiştir” buyurmuştur. [8] Bunun için Hz. Peygamber, cimriliğin imandan uzak olduğuna ve bir müminde cimriliğin olamayacağına işaret ederek, لا يجتمع الشح والإيمان في جوف عبد “İman ile cimrilik kulun kalbinde birleşmez” buyurmuş[9] ve kendisi de cimrilikten Allâh’a sığınmıştır[10]. Kur'ân-ı Kerim’de de, ويؤثرون على أنفسهم ولو كان بهم خصاصة ومن يوق شح نفسه فأولئك هم المفلحون “… Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” buyurulmaktadır Haşr 59/9. Zekat ise, fertleri maddeye karşı aşırı düşkünlükten koruyan, cimrilikten arındıran bir ibadettir. Nitekim Rasülullah Efendimiz, بريء من الشح من أدى الزكاة وقرى الضيف وأعطى في النائبة “Zekatı veren, misafiri ağırlayan ve sıkıntı zamanında veren nefsinin cimriliğinden kurtulmuştur” buyurmuştur.[11] Zekat ve Sosyal Bünye Zekat kişisel arınmaya vesile olmasının yanında, toplumsal arınmaya, sosyal bünyenin sağlıklı bir şekilde gelişmesine de hizmet eder. Toplum varlığının sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için, toplumsal denge ve barışın bir şekilde sağlanması; toplumu oluşturan bireyler arasında gerilime yol açabilecek etkenlerin giderilmesi gerekir. Bir toplumda zengin ve fakirlerin bulunması doğal olmakla birlikte, bunların birbirlerinin haklarını gözetmemesi ve bu durumun toplumda gerilim ve gerginlik sebebi olması doğal kabul edilemez. Bunun için, zengin ile fakir arasındaki ekonomik düzey farkının uçuruma dönüşmemesi, ayrıca gerilimin alınarak, kutuplaşma ve düşmanlık oluşmasının engellenmesi gerekir. Bu noktada zekatın son derece etkili olacağı açıktır. Ancak ihtiyaçlar içinde kıvranan fakirin, ekonomik düzeyi yüksek kişileri, kendi dert ve sıkıntılarıyla ilgilenmeden refah içinde, zevk ve eğlenceyle hayatlarını geçirdiklerini görmesi, onları kıskanmasına yol açabilir. Bunun daha ileri boyutları ise, kin ve düşmanlığa kadar uzanabilir. Bu sebeple İslâm dini, servetin toplumun bir kesiminin elinde dolaşan bir saltanat olmasını istememektedir. Haşr suresinde ما أفاء الله علَى رسوله من أهلِ القرى فلله وللرسولِ ولذي القربى واليتامى والمساكين وابن السبيل كي لا يكون دولة بين الأغنياء منكم وما آتاكم الرسول فخذوه وما نهاكم عنه فانتهوا واتقوا الله إن الله شديد العقاب “Allâh’ın, memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allâh’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet ve güç haline gelmesin diye Allâh böyle hükmetmiştir. Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allâh’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allâh’ın azabı çetindir” buyurulmaktadır Haşr 59/7. Bu bağlamda zekat, serveti sadece zenginlerin ellerindeki bir güç olmaktan çıkarıp fakir ve muhtaçların da istifadesine sunmakta; zengin ile fakir arasında bir köprü oluşturmaktadır. Böyle olunca da, İslâm’daki sosyal dayanışmada önemli bir rol üstlenmektedir. İhtiyaç sahipleri, fakirler, miskinler, borçlular, yolda kalmışlar zekat vasıtasıyla gözetilmekte, adeta onlara sosyal güvenlik sağlanmaktadır. Bu ise, toplumun fakir kesimini kıskançlık ve kinden korumakta, sermaye düşmanlığını ortadan kaldırmaktadır. Zekatın sermaye düşmanlığını ortadan kaldıracağına, cimrilik, kıskançlık, kin gibi hastalıkların çözümü olduğuna işaret etmektedir. Bu bakımdan namazın bireysel ahlâkı, zekatın ise toplumsal ahlakı gerçekleştirmeye yönelik olduğu söylenebilir. Diğer taraftan zekat, servetin atıl bekletilmeyip, iktisadî hayata katılmasını teşvik eder. İslâm, servetin toplumun istifadesinden çekilerek atıl bir hale getirilmesini hoş karşılamaz. Kur'ân-ı Kerim’de, والَذِين يكنزون الذهب والفضةَ ولا ينفقونها في سبيل الله فبشرهم بعذاب أليم. يوم يحمى عليها في نار جهنم فتكوى بها جباههم وجنوبهم وظهورهم هـذا ما كنزتم لأَنفسكم فذوقوا ما كنتم تكنزون “…Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allâh yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. O gün, biriktirdikleri Cehennem ateşinde kızdırılacak ve alınları, böğürleri, sırtları bunlarla dağlanacak, İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım biriktirip sakladıklarınızı!’ denilecektir.” buyurulmaktadır Tevbe 9/34-35. Zekat ve Ekonomik Hayat Servetin iktisadî hayattan çekilip âtıl bekletilmesini hoş görmeyen yüce dinimiz, zekat vasıtasıyla bunun önüne geçmek, en azından bunun bir miktarıyla toplumu yararlandırmak istemiştir. Elde atıl tutulup yatırıma yönlendirilmeyen sermaye yıldan yıla zekat sebebiyle eriyecektir. Nitekim hadis kaynaklarımızda yer alan bir haber buna şöyle işaret etmektedir اتجروا في أموال اليتامي لا تأكلها الزكاة “Yetimlerin mallarıyla ticaret yapınız ki, zekat onların malını yeyip bitirmesin”[12]. Bu nedenle, her yıl servetinin % 2,5 unu vermek zorunda olan zengin, malının eriyip yok olmasını engellemek için onu atıl olarak bekletmeyecek, iktisadi hayata katılacak ve servetini işletecektir. Bu da ekonomik hayata canlılık getirecek, toplumun refahına katkıda bulunacaktır. Zekat, kişilerin ve toplumun arınmasını sağladığı gibi, malın başkalarının hakkından temizlenmesini de sağlar. Kur'ân-ı Kerim’de zenginin malında fakirin hakkının bulunduğu bildirilmekte, وفى اموالهم حق للسائل والمحروم “Zenginlerin mallarında yardım isteyen ve iffetinden dolayı mahrum olanlar için bir hak vardır” buyurulmaktadır Zâriyât 51/19. Fakirler için ayrılan bu hakkın, malda kalması onu kirletmektedir. Zenginin malındaki fakirin ve ihtiyaç sahiplerinin bu hakkı ayrılıp verilmedikçe mal temizlenmiş olmaz. Zekat malı başkasının hakkından temizlediği için onu bereketlendirir. Buna karşılık zekatının verilmemesi halinde, bereketi kaçar. Hz. Peygamber, bir hadislerinde, buna işaret ederek; ما من يوم يصبح العباد فيه، إلا ملكان ينزلان. فيقول أحدهما اللهم أعط منفقا خلفا. ويقول الآخر اللهم أعط ممسكا تلفا “Her sabah iki melek yeryüzüne iner ve biri Allah’ım, Senin yolunda harcayana, harcadığının yerine yenilerini ver!’, diğeri ise, Allah’ım, cimrilik yapıp vermeyenlerin mallarını telef et’ diye dua eder” buyurmuştur[13]. Kur'ân’da zekatın fakir ve muhtaçların bir hakkı olarak belirtilmesinin sonuçlarından biri de, zekat alanın rencide edilmesini, verenin de bundan dolayı övünme ve başa kakmasını engellemektir. Esasen Kur'ân, başa kakmanın yapılan hayrın boşa gitmesine sebep olacağını haber vermekte, güzel bir söz ve bağışlamanın, peşinden gönül kıran bir sadakadan daha hayırlı olduğunu bildirmektedir[14]. Zenginin malındaki bu hakkın ayrılıp sahiplerine verilmemesi, o malı manen kirlettiği gibi Allâh’ın gazabını da o mal üzerine çeker. Nitekim Kur'ân-ı Kerim’de, ومنهم من عاهد اللّه لئن آتانا من فضله لنصدقن ولنكونن من الصالحين. فَلَما آتاهم من فضله بخلوا به وتولوا وهم معرضون. فأعقبهم نفاقا في قلوبهم إلى يوم يلقونه بما أخلفوا الله ما وعدوه وبما كانوا يكذبون. “İçlerinden, Eğer Allâh bize lütuf ve kereminden verirse mutlaka bol bol sadaka veririz ve mutlaka sâlihlerden oluruz’ diye Allâh’a söz verenler de vardır. Fakat Allâh lütuf ve kereminden onlara verince, cimrilik ettiler ve yüz çevirerek dönüp gittiler. Allâh’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar sürecek bir nifak soktu” buyurulmaktadır Tevbe 9/75-77. Peygamber Efendimiz de, zekatı verilmeyen malın, ahirette kişinin aleyhine olacağına işaret ederek; من آتاه الله مالا، فلم يؤد زكاته، مثل له يوم القيامة شجاعا أقرع، له زبيبتان، يطوفه يوم القيامة، ثم يأخذ بلهزميه، يعني شدقيه، ثم يقول أنا مالك، أنا كنزك. “Allâh bir kimseye bir mal verir de bu kişi zekatını vermezse kıyamet gününde o mal onun önüne, gözlerinin üstü noktalı, zehirin fazla oluşundan dolayı tüysüz, son derece korkunç, yaşlı bir erkek yılan olarak çıkarılır. Bu yılan o kimsenin boynuna dolanır, avurtlarından yakalar, sonra adama ben senin malınım, ben senin hazinenim’ der” buyurur[15] ve şu ayeti okur ولا يحسبن الذين يبخلون بما آتاهم الله من فضله هو خيرا لهم بل هو شر لهم سيطوقون ما بخلوا بِه يوم القيامة ولله ميراث السماوات والأرضِ والله بما تعملون خبير “Allâh’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır…” Âl-i İmrân 3/180. Hz. Peygamber, zekatını vermeyenlerin ahiretteki cezası ile ilgili olarak; ما من صاحب ذهب ولا فضة، لا يؤدي منها حقها، إلا إذا كان يوم القيامة، صفحت له صفائح من نار، فأحمي عليها في نار جهنم. فيكوى بها جنبه وجبينه وظهره. كلما بردت أعيدت له. في يوم كان مقداره خمسين ألف سنة. حتى يقضى بين العباد. فيرى سبيله. إما إلى الجنة وإما إلى النار “Altını, gümüşü olup da fakirin hakkını vermeyen kişinin bu biriktirdiği mal, kıyamet günü Cehennemde toplanır ve kızdırılarak, yanı, alnı ve sırtı dağlanır. Soğudukça tekrar kızdırılır. Bu, elli bin yıl sürecek uzun kıyamet gününde bütün insanların hesabı görülüp, gideceği yer belli oluncaya kadar devam eder” buyurur.[16] Yâ Rasûlallah, sığırı, davarı olanın durumu nasıl olacak? diye sorulunca, ولا صاحب بقر ولا غنم لا يؤدي منها حقها. إلا إذا كان يوم القيامة بطح لها بقاع قرقر. لا يفقد منها شيئا. ليس فيها عقصاء ولا جلحاء ولا عضباء تنطحه بقرونها وتطؤه بأظلافها. كلما مر عليه أولدها رد عليه أخراها. في يوم كان مقداره خمسين ألف سنة. حتى يقضى بين العباد. فيرى سبيله إما إلى الجنة وإما إلى النار “Sığırı, davarı olup da fakirin hakkını vermeyen kişi, kıyamet gününde, geniş ve düz bir alana konulur, zekatını vermediği hayvanlar boynuzlarında bir kıvrıklık ve kırıklık olmaksızın her şeyi tam olarak gelir ve sahiplerini boynuzlarıyla süser, tırnaklarıyla çiğnerler. Biri geçtiğinde diğeri gelir. Bu, elli bin yıl sürecek uzun kıyamet gününde bütün insanların hesabı görülüp, Cennete mi Cehenneme mi gideceği belli oluncaya kadar devam eder” buyurur. [17] Zekat toplumsal bir ibadet olduğundan bunun yerine getirilmemesi Allah'ın öfkesini çektiği için, bu günahın karşılığı sadece ahirette değil dünyada da verilecektir. Zekatı verilmeyen malın bereketi olmaz. Zekatla Mükellef Olma Şartları Bir kişinin zekât vermekle mükellef olması için Müslüman, akıllı, ergenlik çağına erişmiş ve hür olması; borcundan ve temel ihtiyaçlarından fazla nisâp miktarı mala sahip olması gerekir. Buna göre, akıllı olmayan ve buluğ çağına erişmemiş olan kişiler, dinen mükellef olmadıklarından zekat ile sorumlu değillerdir. Zekata Tabi Mallar ve Şartları Zekâta tabî mallar Kur’ân-ı Kerim’de, altın ve gümüş,[18] toprak mahsulleri,[19] elde edilen kazançlar, madenler ve benzeri yer altı servetleri[20] ve diğer mallar[21] şeklinde belirlenmiştir. Ancak diğer yükümlülüklerde olduğu gibi, zekatta da mükellefin durumu göz önünde bulundurularak, makul ve taşınabilir bir sorumluluk yüklendiği için, bu malların, temel ihtiyaçlarından fazla ve nisap miktarı olması gerekir. Kişinin normal bir şekilde yaşaması için zarûrî olan temel ihtiyaçları karşılayacak kadar mal, refah ve zenginlik meydana getirmez. Bu nedenle zekata tabi değildir. Nitekim Yüce Allâh, ويسألونك ماذا ينفقون قل العفو كذلك يبين الله لكم الآيات لعلكم تتفكرون “Neyi infak edeceklerini sana soruyorlar, de ki, fazlayı, artanı...” buyurmaktadır Bakara 2/219. Zekattan muaf tutulan temel ihtiyaçlar Havaic-i Asliye; insanın kendisinin ve bakmakla yükümlü bulunduğu kişilerin hayatını sağlıklı ve güvenli bir şekilde devam ettirebilmesi için vazgeçilmez olan şeylerdir. Genel olarak, barınma, ulaşım, ev eşyası, gıda, giysi, sanat ve mesleğe ait alet ve makineler, ilim için edinilen kitaplar, sağlık giderleri, elektrik, su, telefon gibi cari harcamalar ve benzeri şeyler, temel ihtiyaç içerisinde değerlendirilir. Esasen asli ihtiyaçlar, zaman, muhit ve durumun değişmesiyle değişir ve gelişir. Bu konuda, zekat mükellefinin temel ihtiyaçlarına itibar edilir. Bu ihtiyaçları karşılamak için ayrılan para da, temel ihtiyaç kapsamında değerlendirildiğinden, bu paralar zekata tabi değildir. Ancak barınma, işyeri ve ulaşım gibi temel ihtiyaçları karşılamak için gerek duyulan menkul veya gayrimenkulların mülkiyetine sahip olmak zorunlu değildir. Çünkü bu ihtiyaçlar, kira, iare veya başka bir yolla da karşılanabilir. Bu nedenle ev, araba, dükkan gibi menkul veya gayri menkulleri satın almak üzere biriktirilen paranın, bu şeyleri almak için kanalize edilmediği sürece zekatının verilmesi gerekir; buna karşılık sözlü yada yazılı taahhüde girilmiş ve başka bir şekilde bu ihtiyaçlar için kanalize edilmiş ise zekattan muaftır. Nisap ise, zekât, sadaka-i fıtır gibi ibadetlerle mükellef olmak için konulan asgarî zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, Hz. Peygamber tarafından, o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardı göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları; 561 gr. Gümüş; 80,18 gr. altın; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve; 650 kg. tahıl şeklinde sıralanabilir. Alacaklar da kişinin mal varlığından olduğu için, geri ödeneceği kesin olan alacakların, her yıl zekatının ödenmesi gerekir. Buna rağmen zekatı verilmemişse, tahsil edildikten sonra, geçmiş yıllara ait zekatları da ödenmelidir. Ancak inkar edilen veya geri alınma ihtimali olmayan alacakların her yıl zekatının verilmesi gerekmez. Şayet böyle bir alacak daha sonra ödenirse, alacaklı bu tarihten itibaren zekat mükellefi olur; geçmiş yıllar için zekat ödemez. Zekat Oranları Genel olarak malların zekâtı kırkta bir oranındadır. Ancak tarım ürünlerinde masraflı olup olmamasına göre yirmide bir veya onda bir oranındadır. Hayvanlarda ise özel olarak hayvanın cinsine göre ayrı ayrı belirlenmiştir. Yüce Allâh, وهو الذي أنشأ جنات معروشات وغير معروشات والنخل والزرع مختلفا أكله والزيتون والرمان متشابها وغير متشابه كلوا من ثمره إذا أثمر وآتوا حقه يوم حصاده ولا تسرفوا إنه لا يحب المسرفين “O, çardaklı, çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı birbirine benzer ve birbirinden farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını öşrünü verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez” buyurmaktadır En'am 6/141. Bu ayetler, topraktan elde edilen her türlü ürünün zekatının verilmesi gerektiğini hükme bağlamaktadır. Buna göre toprak mahsullerinin zekatının hesaplamasında, elde edilen hasılattan, sulama dışındaki ilaç, gübre, mazot gibi ürün için yapılan günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu ekstra masraflar çıkarılır. Geriye kalan ürün 650 kg.’dan fazla ise, tabiî yollarla sulanan arazîden elde edilen üründe 1/10; kova, tulumba, su motoru vb. usullerle masraf veya emekle sulanan arazîden elde edilen üründe ise 1/20 oranında zekat verilir. Zekat Vermenin Zamanı Ve Şekli Zekatın, farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Zekat vermenin belli bir ayı olmadığı gibi, Ramazanı beklemeye de gerek yoktur. Ancak, zekat vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekatlarını vermeleri uygun olur. Nitekim Kur'ân’da, وأنفقوا من ما رزقناكم من قبل أن يأتي أحدكم الموت فيقول رب لولا أخرتني إلى أجل قريب فأصدق وأكن من الصالحين “Herhangi birinize ölüm gelip de, Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!’ demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allâh yolunda harcayın” buyurulmaktadır Münâfikûn 63/10. Ayrıca ibadetlerin hemen yerine getirilmesi, İslâm’da genel bir prensip ve tavsiye edilen bir husustur. Çünkü yüce Allâh, فاستبقوا الخيرات “hayırlı işlerde yarışınız” buyurmaktadır Bakara 2/148. Zekatın, kişinin kendinin beğenmediği veya eskiyip atılacak hale gelen eşyadan olmaması; kendisinin beğendiği, hoşlandığı şeylerden olması gerekir. Nitekim Kur'ân’da; يا أيها الذين آمنوا أنفقوا من طيبات ما كسبتم ومما أخرجنا لكم من الارض ولا تيمموا الخبيث منه تنفقون ولستم بآخذيه الا أن تغمضوا فيه واعلموا أن الله غني حميد “Ey İman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allâh yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki, Allâh zengindir, övülmeye layık olandır” Bakara, 2/267. لن تنالوا البرحتي تنفقوا مما تحبون... “Sevdiğiniz şeylerden Allâh yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz” buyurulmaktadır Al-i İmran 3/92. Zekatın Sarf Yerleri Zekatın kimlere verilebileceği Kur'ân-ı Kerim'in şu âyetinde bildirilmiştir إنما الصدقات للفقراء والمساكين والعاملين عليها والمؤلفة قلوبهم وفي الرقاب والغارمين وفي سبيل الله وابنِ السبيل فريضة من الله والله عليم حكيم “Sadakalar zekatlar, Allâh’tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekat toplayan memurlar, kalpleri İslâm’a ısındırılacak olanlarla özgürlüğe kavuşturulacak köleler, borçlular, Allâh yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allâh hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” buyurulmaktadır Tevbe, 9/60. Zekatın, bu ayette sayılanlar dışında kalan kişi ve kuruluşlara verilmesi caiz değildir. Ancak aldıkları zekat ve fitreleri bir fonda toplayıp bunu, âyette belirtilen yerlere sarf ettikleri bilinen ve kendilerine her bakımdan güvenilen kimseler eliyle yönetilen dernek, kurum ve yardımlaşma fonlarına zekat ve fitre verilmesinde dinen bir sakınca yoktur. Ayrıca, zekat alma şartlarını taşısa bile; aana, baba, büyük ana ve büyük babalara, b Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan çocuklara, c Müslüman olmayanlara zekat verilmez, d karı-koca da birbirlerine zekat veremez. Kısaca ifade etmek gerekirse, zekat ibadeti, İslamın temel şartlarından biridir. Kuran ve sünnette bu ibadete özel bir önem atfedilmiş, ve namazla birlikte sıklıkla gündeme getirilmiştir. Zekat ahlaki ve sosyal yönü de ön plana çıkan bir ibadettir. Toplum bireyleri arasında ekonomik farklılıkların uçuruma dönüşmesini önleyen bir yapıya sahiptir. İnsanın bencillik, cimrilik, aşırı mal hırsı gibi olumsuz yanlarını törpüler. [1] Bu bölüm Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Dr. İbrahim PAÇACI tarafından hazırlanmıştır. [2] bk. 110; Hac, 22/78; Nur, 24/56; Mücadele, 58/13; Müzzemmil, 73/2. [3] Buhârî, İman, 1. I, 8; Müslim, İman, 19-22. I, 45. [4] Tirmizi, Tefsiru'l-Kur'an, 89. V, 447. [5] Müslim, Zekat, 63. I, 702; İbn Mâce, Zekât, 28. I,590. [6] Tirmizi, Zekat 28. III, 52. [7] Ebû Dâvûd, Zekat, 46. II, 324. [8] Müslim, Birr, 56. III, 1996. [9] Nesâî, Cihad, 8, VI, 14. [10] Nesâî, İstiâze, 27, VIII, 267. [11] Taberânî, Mu’cemu’l-Kebir, “خ” harfi, IV, 188. [12] Muvatta’, Zekat, 6, 12, I, 251. [13] Müslim, Zekat, 57. I, 700. [14] Bakara 2/263-264. [15] Buhârî, Zekât, 3, II, 111. [16] Müslim, Zekat, 24. I, 680. [17] Müslim, Zekât, 6, 24. I, 681. [18]Tevbe 9/34. [19] En’am 6/141. [20] Bakara 2/267. [21] Tevbe 9/103; Zâriyât 51/19.
zekat ve sadaka ile ilgili vaaz